Art Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Art Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2023 Perşembe

The Beatles / Magical Mystery Tour (1967)

Daha önce Sgt. Pepper's Lonley Hearts Club Band ve Abbey Road albümleri ile bloga konuk ettiğimiz The Beatles'ın "kırılma noktası" olarak tanımlayabileceğimiz albümü ile devam edelim istedik. Yayınlanan bir önceki albüm Sgt. Pepper's'da belirgin bir değişimin haberini veren grup konumuz olan albümle birlikte deneysel ve Psychedelic bir yöne doğru kaydıklarını açıkça belirtmiş oluyor.

Temelde televizyon için hazırlanan renkli film Magical Mystery Tour'un soundtrack'i olarak kaydediliyor albüm. Ama hemen hemen her Beatles albümünde olduğu gibi beklenenden fazlası haline geliyor. Üstüne bir de soundtrack için kaydedilenlerin yanına 45'lik olarak yayınlanan bazı parçaların eklenmesiyle bambaşka bir keyif nesnesine dönüşüyor. Albümün açılış parçası Magical Mystery Tour ve kapanışına imzasını atan I Am The Walrus hala en bilinen Beatles parçalarından. 45'liklerden gelen Strawberry Fields Forever, Penny Lane, All You Need Is Love ise efsaneleşmiş durumda.

Filmden kaynaklı olarak albümün kendine has bir konsept anlayışı da var diyebiliriz. Parçaların birbirini tamamladıklarını düşünmemek için  bir sebep yok. Diğer taraftan bakıldığında ise alışkın olduğumuz konept albüm anlayışının da çok dışında olduğu rahatlıkla söylenebilir.

The Beatles'ın hem sözlerde anlattıkları hem de müzikal bakışı açısından Psychedelic Rock'ı öne çıkaran Magical Mystery Tour albümü bir çok eleştirmen ve dergi tarafından da en iyiler arasında gösteriliyor. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Rolling Stone dergisi albümü 60'ların en iyi albümlerinden biri olarak nitelendiriyor.

Albümün Atlantik'in iki yakasında da büyük başarı elde ettiğini belirtelim. Amerika listelerinde 2 numaraya yükselen albüm, İngiltere'de ise 1. sırada yer almış, yayınlanmasının hemen ardından. Albümün bu başarısı ticari olarak cepleri doldursa da ondan daha önemlisi The Beatles'ın diğer albümlerinin habercisi olmasıdır. Klasik The Beatles tarzının yani hayal dünyası, aşk, mutluluk, eğlence gibi fikirlerden yola çıkan sözlere, bu albümde daha sosyal ve politik imgeler eklenmiştir.

Keşfeden zaten keşfetmiştir de biz daha çok 3-5 Beatles parçası bilenlere yol göstermesi açısından albümü paylaşalım istedik. Yazın bu güzel Cerberos sıcaklarında biçilmiş kaftan bile sayılabilir bu albüm. Zira sıcaklığın verdiği o nefis kafayla albümün verdiği tat birbirini tamamlıyor.

THE BEATLES

George Harrison / Lead Gitar, Slide Gitar, Akustik Gitar, Org, Armonika (2), Lead Vokal (4), Back Vokal
John Lennon / Ritim Gitar, Akustik Gitar, Akustik Piyano, Elektrikli piyano, Org, Mellotron, Clavioline, Armonika (2), Lead Vokal (6,8,10,11), Armoni & Back Vokal
Paul McCartney / Bass, Piyano, Mellotron, Recorder (2) Lead Vokal (1,2,5,7,9), Armonik & Back Vokal
Ringo Starr / Davul, Vurmalılar

MAGICAL MYSTERY TOUR

01. Magical Mystery Tour (2:51)
02. Fool on the Hill (2:59)
03. Flying (2:16)
04. Blue Jay Way (3:56)
05. Your Mother Should Know (2:29)
06. I Am the Walrus (4:37)
...Daha sonra eklenen 1967 yılı single'ları :
07. Hello Goodbye (3:31)
08. Strawberry Fields Forever (4:10)
09. Penny Lane (3:03)
10. Baby You're a Rich Man (3:03)
11. All You Need Is Love (3:47)

24 Haziran 2023 Cumartesi

The Beatles / Abbey Road (1969)

Malum Yaz modunu açtık, hafiften ve umursamaz bir şekilde ilerliyoruz. Fırsattan istifade The Beatles eklemesi de yapalım. Tabi buna The Beatles hakkında bilgi vermeye gerek duymadan yapalım. İşin güzel tarafı da o zaten ya. Abbey Road, grubun 11. stüdyo albümü olarak kayıtlara geçiyor. Stüdyoda hep birlikte kaydettikleri de son albüm ayrıca. Albüm kayıtları sırasında John Lennon bazı parçaları hiç beğenmiyor. Özellikle McCartney'nin Maxwell's Silver Hammer'ından nefret ediyor ve kayıtlar sırasında stüdyoyu terk ediyor. Zaten albümdeki parçaların bazılarında Lennon yok. Zira bu olay vuku bulduktan sonra grupla bağlarını koparmış. Abbey Road albümü piyasa sunulduğunda Lennon gruptan çoktan ayrılmıştı yani. Ama ticari olarak sorun yaratacak bu durumun altından kalkmak için yapımcılar 1 yıl sonra Paul McCartney de gruptan ayrılana kadar durumu başarılı bir şekilde idare ediyorlar ve kimse Lennon'un grupta olmadığının farkına bile varmıyor. Belirtmeden geçemeyeceğim, Maxwell's Silver Hammer gerçekten de kötü yaa.

Neyse, albümün yapımcılığı yine uzun süredir The Beatles'ın yapımcısı olan George Martin tarafından (America'nın da Holiday ile başlayan sürecinin yapımcısı aynı zamanda) ifa ediliyor. Martin, bu konudaki bütün yeteneklerini stüdyoyu yöneterek konuşturmuş diyebiliriz. Abbey Road'un kayıtları gerçekten de ilgi çekici düzeyde.

Diğer tarafından bakıldığında ise The Beatles'ın en iyi, en popüler ve ticari getirisi en yüksek albümlerinden biri olmasına rağmen hem eleştirmenler hem de dinleyiciler tarafından, hem de daha çıktığı ilk günlerden itibaren de eleştirilir. Doğrudur, zira daha önceki albümlerde kullandıkları deneysel diye tabir edebileceğimiz yapı bu albümde yoktur. Daha melodik ve popüler olma kaygısı güder. Diğer albümlere oranla biraz hafiftir yani. Çok fazla ses efekti kullanılır, iş The Beatles doğallığından çıkar bir miktar.

Bunun yanında Come Together, Something, Here Comes the Sun ve Octopus's Garden gibi günümüzde klasikleşmiş olarak anılan parçalar da bu albümdedir. Something ve Here Comes The Sun'ın The Beatles diskografisindeki en iyi parçalardan (hatta belki en iyileri) olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Tabi iş kişisel tercihlere döndüğünde Come Together gibi insanı coşku ile dolduran, sözleri ile umut veren şarkıyı tercih ettiğimi de belirteyim. The Beatles'ın Blues'a saygı duruşu gösteren ve Progressive öğeler içeren I Want You (She's So Heavy)'nin yeri ise bir başka. Keşfedilmemiş bir mücevher gibi parıldıyor albümde.

THE BEATLES
George Harrison / Lead Gitar, Ritim Gitar, Bass, Hammond, Moog, Harmonium, Vurmalılar, Lead Vokal (2,7,8,10,15), Geri Vokal
John Lennon /  Lead Gitar, Ritim Gitar, Akustik Piyno, Elektrikli Piyano, Hammond, Moog, Fx, Vurmalılar, Lead Vokal (1,6,8,10-12,15), Geri Vokal
Paul McCartney / Bass, Lead Gitar, Ritim Gitar, Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, Hammond, Moog, Fx, Vurmalılar, Wind Chimes, Lead Vokal (3,4,8-10,13-17), Geri Vokal
Ringo Starr / Davul, Vurmalılar, Lead Vokal (5,15), Geri Vokal

Konuk Müzisyenler:
George Martin / Hammond, Elektrikli Harpsichord, Harmonium, Vurmalılar
Billy Preston / Hammond oOr (2,6)
Mike Vickers / Moog Programming

ABBEY ROAD

01. Come Together (4:20)
02. Something (3:02)
03. Maxwell's Silver Hammer (3:27)
04. Oh Darling (3:26)
05. Octopus's Garden (2:51)
06. I Want You (She's So Heavy) (7:47)
07. Here Comes the Sun (3:05)
08. Because (2:45)
09. You Never Give Me Your Money (4:02)
10. Sun King (2:26)
11. Mean Mr Mustard (1:06)
12. Polythene Pam (1:12)
13. She Came in Through the Bathroom Window (1:57)
14. Golden Slumbers (1:31)
15. Carry That Weight (1:36)
16. The End (2:19)
17. Her Majesty (0:23)

7 Haziran 2023 Çarşamba

Aleph / Surface Tension (1977)

Avustralya kıtasında Art Rock ve Progressive Rock'ın başlangıcı sayılabilecek iki gruptan biri de Aleph. Diğerini daha önce bloga konuk etmiştik zaten: Sebastian Hardie. Bu iki grup gerçekten de Avustralya'da Progressive Rock'ın önemli bir yere gelmesini sağlayan gruplar. Her ikisinin de ömrü çok uzun süreli değil ama yapabilecekleri en iyi şeyi de yapmışlar diyebiliyoruz rahatlıkla.

1974 yılında Sidney'de başlayan Aleph macerası 6 kişilik bir gruptu. İlk dönemlerinde de Genesis ve Yes benzeri bir Symphonic Prog yapıya sahiptiler. Ama bu iki grupla benzeşen tarzlarının içerisinde eklektik bir yapı da bulunuyordu ve buradan hareketle de King Crimson ile olan benzerliklerinden sıkça bahsediliyor. Başlangıcından itibaren orijinal parçalar üreten bir grup olma kaygısıyla hareket etmişler ama benzerliklerden bir türlü kurtulamamışlar. 1975 yılında grupta baskın karakter olarak öne çıkan ve 1973 - 1974 yılı başlarında AC/DC'nin ilk dönemlerinde onlarla birlikte çalmış olan Ron Carpenter, grubun müzikal anlayışını bir miktar değiştirmiş. Değişikliklerin ardından da Aleph'in kendine has yapısı ve tarzı oturmuş.

1974 yılı sonlarında başladıkları Sidney konserleri ile tanınır hale gelmişler ve arada yaptıkları tarz geliştirmesi sonrasında da kendilerine kitle oluşturmayı başarmışlar. Bu noktada, grubun başarılı ve ciddi bir hayran kitlesine sahip olduğunu gören Warner Bros. grupla albüm anlaşmasına imza atıyor. Fakat buradan sonra bir dizi şanssızlık grubun yakasını bırakmıyor. Sahne aldıkları bütün konserlerde nefis performanslar sergileseler de 1976 / 1977 Avustralya Turnesi onlar için büyük bir ticari kayıp oluyor. Konser dizisinden umduklarını bulamayan grup stüdyoya giriyor ve albümü kaydediyor ama ortaya çıkan sonuç onları hiç memnun etmiyor. Zira stüdyoda yapılan bazı yanlışlıklardan dolayı albümün kayıtları çok iyi olmuyor.

Warner Brothers'ın Avustralya ayağına itiraz edip kaydı tekrar yapmak isteseler de WB bunu onaylamıyor ve albümü kayıt kalitesi düşük bir şekilde piyasaya sürüyor. Aleph elemanları da bunu kabullenmeyerek Warner Bros ile anlaşmayı feshederek kendi yoluna bakıyor. Fakat işler umdukları ya da bekledikleri gibi gitmiyor. İte kaka grubu 1979 yılına kadar ayakta tutuyorlar. Sonrasında grup elemanlarının sayısı azalarak 3'e kadar düşüyor. 1983 yılına kadar bu kadro ile sahne alsalar da çok başarılı olamıyorlar.

Symphonic Prog örtüsü altına gizlenen biraz Crossover Prog biraz da Eclectic Prog bir albüm olarak tanımlayabiliriz Surface Tension'ı. Şimdilerde yenilenmiş ve temizlenmiş versiyonu dinlediğimiz için LP versiyonundaki ses sorunlarına rastlamıyoruz. Supertramp gibi coşkulu ama naif, Genesis gibi sade ve etkileyiciler.

ALEPH

Joe Walmsley / Vokal
Dave Froggatt / Gitar, Vokal
Mary Jane Carpenter / Klavye, Vokal
Mary Hansen / Klavye, Synthesizer
David Highet / Bass
Ron Carpenter / Davul, Vurmalılar

SURFACE TENSION

01. Banshee (5:43)
02. Man Who Fell (5:44)
03. Morning (4:14)
04. (You Never Were A) Dreamer (4:17)
05. Mountaineer (14:35)
06. Heaven's Archaepelago (6:32)



16 Mayıs 2023 Salı

The Beatles / Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band (1967)

Daha önce blogda The Beatles'ın adı defalarca geçti. Ama bloga eklememişiz hiç. Ekleyelim.

Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band, İngiliz rock grubu The Beatles'ın 26 Mayıs 1967'de yayınlanan 11. stüdyo albümüdür. Albümün yapımcılığını George Martin üstlendi ve Londra'daki Abbey Road Studios'ta kaydedildi. Tüm zamanların en etkili ve önemli albümlerinden biri olarak kabul edilir ve 2003 yılında Rolling Stone dergisinin Tüm Zamanların En İyi 500 Albümü listesinde bir numara olmuştur.

Albüm, Beatles'ın önceki çalışmasından büyük bir sapma oldu. Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band adlı kurgusal bir grup tarafından birbirine bağlanan şarkılarla bir bütün olarak kavramsallaştırılan ilk albümdü. Albümde ayrıca elektronik enstrümanların kullanımı ve farklı müzik tarzlarının birleştirilmesi gibi bir dizi yenilik de yer aldı.

Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band, kritik ve ticari bir başarıydı. Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nde liste başı oldu ve dünya çapında 30 milyonun üzerinde kopya sattı. Albüm, Yılın Albümü de dahil olmak üzere dört Grammy Ödülü kazandı.

Albüm, yenilikçi sesi, karmaşık sözleri ve genel konseptiyle övgü topladı. Bir dizi başka sanatçıyı etkilemekle tanınır ve 20. yüzyılın en önemli albümlerinden biri olarak kabul edilir.

Albüm, "Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band" adlı başlık parçasıyla açılıyor. Şarkı kurgusal grubu tanıtır ve albümün geri kalanının tonunu belirler. Şarkı, müzik ve yaratıcılığın bir kutlamasıdır ve bir dizi farklı müzik tarzına sahiptir.

İkinci parça, "With a Little Help from My Friends", klasik bir Beatles pop şarkısıdır. Şarkı, bir arkadaşın yardım çağrısıdır ve akılda kalıcı bir melodiye ve unutulmaz bir koroya sahiptir.

Üçüncü parça, "Lucy in the Sky with Diamonds", saykodelik bir başyapıt. Şarkı, genç bir kızın zihninde bir yolculuktur ve gerçeküstü ve rüya gibi bir atmosfere sahiptir.

Dördüncü parça olan "Getting Better", kişisel gelişim hakkında olumlu ve moral verici bir şarkıdır. Şarkı, hepimizin kendimizi daha iyi hale getirebileceğimizi hatırlatıyor ve akılda kalıcı bir melodi ve olumlu bir mesaj içeriyor.

Beşinci parça "Fixing a Hole", yalnızlık ve izolasyon hakkında daha içe dönük bir şarkı. Şarkı, hepimizin birbirine bağlı olduğunu hatırlatıyor ve güzel bir melodi ile Beatles'ın en dokunaklı sözlerinden bazılarını içeriyor.

Altıncı parça "She's Leaving Home", evden kaçan genç bir kız hakkında yürek burkan bir türkü. Şarkı, kaybetmenin acısının güçlü ve dokunaklı bir keşfi ve Beatles'ın en duygusal vokallerinden bazılarını içeriyor.

Yedinci parça "Being for the Benefit of Mr. Kite!" Sirk temalı, enerji ve heyecan dolu bir şarkı. Şarkı, hayatın ve yaşama sevincinin bir kutlamasıdır ve akılda kalıcı bir melodiye ve Beatles'ın en unutulmaz sözlerinden bazılarına sahiptir.

Sekizinci parça, "Within You, Without You", aşkın gücü hakkında güzel ve ruhani bir şarkı. Şarkı, hepimizin birbirine bağlı olduğunu hatırlatıyor ve unutulmaz bir melodi ile Beatles'ın en ruhani sözlerinden bazılarını içeriyor.

Dokuzuncu parça "When I'm Sixty-Four", yaşlanmayla ilgili büyüleyici ve nostaljik bir şarkı. Şarkı, hayatın bir yolculuk olduğunu hatırlatıyor ve akılda kalıcı bir melodi ve Beatles'ın en komik sözlerinden bazılarını içeriyor.

Onuncu parça "Lovely Rita", bir metrelik hizmetçi hakkında neşeli ve eğlenceli bir şarkı. Şarkı, her günün bir kutlamasıdır ve akılda kalıcı bir melodiye ve Beatles'ın en akılda kalan sözlerinden bazılarına sahiptir.

On birinci ve son parça olan "A Day in the Life", Beatles'ın en büyük başarılarından biri olarak kabul edilen, genişleyen ve destansı bir şarkıdır. Şarkı, genç bir adamın hayatındaki tek bir günlük bir yolculuktur ve karmaşık bir yapıya, çeşitli müzik tarzlarına ve Beatles'ın en güçlü sözlerinden bazılarına sahiptir.

Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band, popüler müzik üzerinde derin bir etkisi olan, çığır açan ve yenilikçi bir albüm. Albüm, müzik ve yaratıcılığın bir kutlaması ve Beatles'ın dehasının bir kanıtı. Albüm, herhangi bir müzik hayranı için sahip olunması gereken bir şey ve Beatles'ın mirasının önemli bir parçası.

THE BEATLES

John Lennon / Lead Vokal, Cowbell, Akustik Gitar, Ritim Gitar, Piyano, Lead Gitar, Hammond Org, Armonika, Kazoo
Paul McCartney / Lead Vokal, Bass, Lead Gitar, Piyano, Lowrey Org, Elektrikli Piyano, Comb, Kazoo, Hammond Org, Clavichord
George Harrison / Lead Vokal, Ritim Gitar, Lead Gitar, Sitar, Tambura, Armonika, Hammond Org, Akustik Gitar, Slide Gitar, Comb, Kazoo
Ringo Starr / Lead Vokal, Davul, Tamburin, Maracas, Conga, Armonika, Shaker, Chimes, Piyano

SGT. PEPPER'S LONELY HEARTS CLUB BAND

01 - Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band
02 - With a Little Help From My Friends
03 - Lucy in the Sky With Diamonds
04 - Getting Better
05 - Fixing a Hole
06 - She's Leaving Home
07 - Being for the Benefit of Mr. Kite!
08 - Within You Without You
09 - When I'm Sixty-Four
10 - Lovely Rita
11 - Good Morning Good Morning
12 - Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band (Reprise)
13 - A Day in the Life

26 Şubat 2023 Pazar

Living Music / To Allen Ginsberg (1973)

Living Music
genellikle yanlış kategorilendirilen ve neredeyse hiç ya da çok az bilinen İtalyan gruplarından biri. Genel olarak Progressive Rock içerisine dahil edilseler de Progressive'in alt dallarının, Jazz, Folk ve Acid ile birleşmiş hali demek daha doğru bir açıklama olabilir. Bu noktada da Progressive Rock diye özetlemek yerine Acid Folk, Jazz ve Psychedelic Rock etkileşimli bir Progressive yaptıklarını söylemek gerekir diye düşünüyorum.

Haklarında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte 1972 yılında kurulduklarını, 1973 yılın tek albümlerini kaydedip aynı yılın sonlarında da dağıldıklarını biliyoruz. Bunun dışında da bıraktıkları tek ve enfes albüm var tabi. Albüm adından da anlaşılacağı üzere Beat Kuşağı'nın en önemli isimlerinden, hatta abartarak söylersek 3 kurucusundan biri olan Allen Ginsberg'e adanmış. Parçalar da Ginsberg'den etkileşimler ve sözler ile devam eden bir gidişata sahip.

Akdeniz ve Hint ezgileri albümde sıkça görülüyor. Bunu da Ginsberg'ün bir dönem bulunduğu Marakeş ve Tanca ile Peter Orlovsky ile yaptığı Hindistan gezisine bağlayabiliriz. Bu yanıyla albüm, tam olarak olmasa da, konsept bir albüm olarak incelenebilir ya da sınıflandırılabilir. Allen Ginsberg'ün izlerini takip eden, ona karşı yapılan bir güzelleme olduğu açıkça görülüyor.

Albümün belirgin bir yerde duran bir yapısı da yok! Az önce sınıflandırmaya çalıştığımız ama başaramadığımız ortada yani. Pek çok kaynaktan beslenen bir yapıya sahip. Bir parçada Hindistan'da gibi hissederken diğerinde kendinizi Jazz içerisinde buluyorsunuz, oradan Amerikan Folk'una bulanıp Acid ve Psychedelic semalarına hızla yükselebiliyorsunuz. Bir bakıma tam anlamıyla bir Allen Ginsberg tarzı ve hayatından kesitler bütünü bu albüm.

Böylesi farklı kişilikteki bir insanı, müziğe dökebilmeyi başarmış olmaları belki de Living Music'in en büyük başarısıdır. Geldiğimiz noktada grubun adıyla örtüşen bir müzikal anlayışa sahip olduklarını söyleyebiliriz. Geliştirdikleri bu anlayışı RPI içerisine dahil edip etmemek de sizin keyfinize kalmış. Kişisel olarak ben dahil etmemeyi tercih ediyorum. Çünkü benzer özellikler gösterseler de Living Music çok farklı bir yerde duruyor. 

Albümün açılış parçasının Ginserberg'ün efsanevi şiiri Howl'dan alıntılandığını ve gerçekten de değişik bir hal aldığını belirteyim. Vokaldeki kadın sesinin de Brainticket'ta Jane Free olarak tanıdığımız Gianfranca Montedoro'ya ait olduğunu söyleyeyim.

LIVING MUSIC

Gianfranca Montedoro / Vokal
Umberto Santucci / Klavye
Cicci Santucci / Saksafon, Flüt
Andrea Carpi / Gitar
Costantino Albi / Gitar
Mandrake / Davul, Vurmalılar

TO ALLEN GINSBERG

01 - Howl (7:20)
02 - Off - On (3:13)
03 - Song (4:10)
04 - Om - Shri - Maitreia (1:43)
05 - Haiku (3:53)
06 - Lisergic Acid (4:42)
07 - Mandala (2:50)
08 - 1968 (2:53)
09 - Mantra (3:41)

1 Ekim 2022 Cumartesi

Pete Brown & Piblokto! / Things May Come and Things May Go, But the Art School Dance Goes on for Ever (1970)

Konuya belki de Pete Brown & His Battered Ornaments'tan girmek daha doğru olabilirdi. Ama Piblokto'yu biraz daha fazla seviyor olmamın verdiği yetkiyle buradan başlamayı tercih ediyorum. Pete Brown özünde bir performans sanatçısı, şair. Söz yazıyor ve sonra onları seslendirme hevesine kapılıyor. Ama öncesinde Cream ile birlikte bir süre çalışıyor. Ginger Baker ile başladığı ortak şarkı sözü serüveni sonra Jack Bruce ile devam ediyor. Yazılmasına ortak olduğu parçalar da yabana atılır parçalar değil. Sunshine of Your Love, SWALBR, I Feel Free ve White Room bunlardan sadece birkaçı.

Cream ile bağları kopardıktan sonra solo kariyerine yöneliyor Brown. 1968 yılında His Battered Ornaments'ı kuruyor ve 2 albüm kaydediyorlar. Grupta Dick Heckstall-Smith ve Chris Spedding gibi isimler var tabi. Sonra grup dağılıyor ve Pete Brown Piblokto adında yeni bir oluşuma gidiyor. Konumuz olan ilk albüm 1970 yılında çıkıyor piyasaya. Kendine özgü tuhaf yapısıyla, şairane vokal tekniğiyle gerçekten de arşivlik bir albüm oluyor. Atmosfer yaratma, ortamı bir anda farklı bir yere evirme konusunda bir hayli başarılı.

Psychedelic Rock etkilerinden beslenen bir Progressive Rock'a imza atıyor Piblokto. Dinlerken Brown'ın vokalinde çok büyük ses oyunları, iniş çıkışlar beklemeyin. Son derece sade ama fena halde vurgulu bir şekilde seslendiriyor parçaları. Şair olmanın verdiği avantajı sonuna kadar kullanmayı iyi bir şekilde beceriyor.

Enstrümanların yarattığı atmosferde yanınızdaki bir anlatıcı olarak düşünün Brown'ı. Size ortama uygun hikayeler anlatıyor sürekli. Sesi inceltip yumuşatıyor, ardından daha agresif konularda sertleştirerek katı bir tondan söylüyor. Enstrümanların da ona büyük bir şevkle, istekle eşlik ettiğine inanmamanız için hiçbir sebep yok! Her yanıyla oturmuş, daha farklı bir yere gitmesi gerekmeyen albümlerden biri bu upuzun isimli albüm.

Keyif almak, büyüsüne kapılmak, içinde kendinizi kaybetmek için defalarca, ardı ardına dinlemeyi düşünebileceğiniz türde, sıkıcı olmaktan çok uzak, kendi kendini oluşturan bir yapıya sahip albüm, belki de Pete Brown'ın en iyi işlerinden biri. Her dinlediğinizde yeni ve farklı bir şeyler buluyorsunuz.

PETE BROWN & PIBLOKTO!

Pete Brown / Vokal
Rob Tait / Davul
Jim Mullen / Gitar
Roger Bunn / Bass
Dave Thompson / Org

THINGS MAY COME AND THINGS MAY GO, BUT THE ART SCHOOL DANCE GOES ON FOR EVER

01 - Things May Come and Things May Go, But the Art School Dance Goes On Forever
02 - High Flying Electric Bird
03 - Someone Like You
04 - Walk for Charity, Run for Money
05 - Then I Must Go and Can I Keep
06 - My Love's Gone Far Away
07 - Golden Country Kingdom
08 - Firesong
09 - Country Morning

29 Eylül 2022 Perşembe

Wigwam - Hard n' Horny (1969)

Blues Section
’ın dağılması ardına 1968 yılında kurulan Wigwam, ilk albümleri Hard n’ Horny’de yakaladıkları Jazz - Blues - Psychedelic harmanı ve aynı albümün ikinci yarısında anlattıkları konsept hikaye ile Finlandiya’nın ilk Progressive Rock gruplarından biri olarak kabul görülür olmuşlar.

1970’den itibaren Symphonic Prog’a kayan tarzlarının öncülü tınıları içeren albümün ikinci yarısından (arka yüz) önce saz taksimi kıvamında Jazz - Blues ve yer yer Psychedelia'nın tırmandığı ilk yarı (ön yüz) Jukka Gustavson’un bestelerinden oluşuyor. Fince sözlerin ağırlıkta olduğu parçalar aynı prodüktörün elinde çıkmasına rağmen, bambaşka mikslenerek -sözlerini anlamasanız da- birazdan geleceğimiz ikinci bölümden daha dikkat çekici hale gelmiş. Özellikle vokallerin Gustavson’ un Hammond’ı ile uyumlu ve unison korolar halinde ilerleyişi, bu yüzdeki bestelerin en can alıcı noktası.

İkinci bölüm, geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan, grubun vokal ve bestelerinden sorumlu lideri Jim Pembroke’un konsept çalışması orta yaşlı Henry’ nin hikayesi ile devam ediyor. Psychedelic Rock’ın hakkını veren sözlerinin altyapısında, daha tek düze ve vokallerin enerjisini artırma görevi gören bass/davul partisyonları yer alıyor. Grup yine vokallerle paralel ilerleyen Hammond ve piyanoların yanı sıra bestelere bestelere ekledikleri yaylı düzenlemeleri ile başta bahsettiğim Symphonic Prog etiketini sonuna kadar hakediyor. Bestelerin çeşitliliği ile tam bir rock operaya dönen ikinci bölüm, çılgınca sözlerle başlayıp, zaman algınızı yitirmenize neden olarak “aklınızı başına almanızı” öğütleyerek bir anda bitiveriyor.

Hem Wigwam hem de Progresssive Rock tarihi açısından parlak olmasa da başlangıç için ortalamanın çok üstünde ve ardıllarına ışık tutması açısından önemli bir albüm. Müzikalitelerinin tavan yaptığı Fairyport öncesinde grubu tanımak isterseniz, tavsiyemdir. 

Bu arada Kvartteten’in dönüşünden midir bilemedim “İskandinavlar buluşuyor” (Yenikapı miting alanı) tadında ilerliyor gibiyiz. Hadi hayırlısı.

WIGWAM

Jim Pembroke / Lead Vokal, Piyano
Jukka Gustavson / Vokal, Org, Piyano
Nikke Nikamo / Gitar
Mats Huldén / Bass
Ronnie Österberg / Davul

HARD N' HORNY

01. 633 Jesu Fåglar (0:07)
02. Pidän Sinusta (5:38)
03. En Aio Paeta (3:01),
04. Neron Muistolle; Hyvää Yötä (3:08)
05. Guardian Angel
06. The Future (4:56)
07. No Pens, El Karsinoita (4:51)
08. Henry's...Mountain Range Or Thereabouts (3:11)
09. Geographical And Astronomical Mistakes (2:02),
10. Highway Code (2:53)
11. ...Ghastly And Diabolical Mistakes (1:17)
12. ...Cancelled Holiday Planes (1:39)
13. ...Concentration Camp Brochure (2:58)
14. ...Ears, Eyes, Girlfriends And Feet (1:34)
15. ...Hard And Horny All-Niter (1:12)
16. ...Milk Round In The Morning (2:29)


11 Eylül 2022 Pazar

Gringo / Gringo (1971)

Sık sık bahsi geçtiği üzere, 70'lerde özellikle Progressive Rock gruplarının bir kısmı tek albümlük gruplar olarak kalıyor. Bu başarısız ya da kalitesiz olmalarından çok ya kişisel sorunlar ya da tarz uyuşmazlıkları gibi sebeplerden kaynaklı. Gringo da bu gruplardan biri. Dağılmaları, grup elemanlarının farklı yönlere gitmek istemeleriyle alakalıydı.

1968 yılında Somerset, İngiltere'de kurulan grubun ilk hali The Toast adını taşıyordu. Pek ilgi çekici ve iyi bir isim olmamakla birlikte o zaman için de oldukça yeterliymiş. 3 kişi olarak kurulan grubun ilk başarısı BBC 2'de yayınlanan Colour Me Pop programı için 8 parça kaydetmek oldu. Kaydın yayınlanmasından sonra kendilerinin de beklemedikleri bir ilginin odağı oluyorlar ve yoğun konser programına başlıyorlar. 1969 yılına geldiklerinde başarının farkına varan CBS, The Toast ile 45'lik anlaşması imzalıyor. Çıkan 45'lik de başarı getiriyor. Ticari olmasa da en azından kaliteli bir grupla karşı karşıya kalındığını gösteriyor.

Grup, yola devam etmek için bir kadın vokale ihtiyaç duyduklarını düşünüyor ve seçme düzenliyorlar. Seçmelerin sonunda İrlanda doğumlu Annette Casey'i gruba dahil ediyorlar. Herkes benim gibi düşünür mü bilmem ama bu İrlandalı kadın vokaller gerçekten de etkili ses ve yorumlara sahipler. Annette de bunu boşa çıkarmıyor ve gerçekten kaliteli yorumlara imza atıyor.

Bir süre sonra The Toast ismiyle devam etmenin doğru olmayacağına karar veriyorlar. Çünkü ortamda grup sayısı da albüm sayısı da fazlalaşmış. Ortalıkta Progressive Rock albümlerinden geçilmez duruma gelmiş. Bu noktada grup elemanları The Toast'un yorgun ya da bıkkın bir rutine saplanıp kaldığını fark ediyorlar. İsimlerini de "ilerici müziğin sunduğu yeni özgürlükleri keşfetmeye hevesli Gringo" olarak değiştiriyorlar.

Bir yandan devam eden konserlerin yanında kendi parçalarının son hallerini oluşturmaya başladıklarında yıl 1971'di. MCA ile albüm anlaşması imzalamışlar ve daha da ileriye gitmenin peşine düşmüşlerdi. Albüm, 1971 yılının yaz başında, Hollanda turnesini bitirdiklerinde piyasaya sürüldü. Verdikleri konserlerle İngiltere ve Avrupa'da zaten bilinen grubun artık bir albümü de vardı. Kazandıkları bu avantajla Caravan ve Barclay James Harvest ile turneye çıktılar. Turne bitiminde bass gitarist John G. Perry başka bir gruba katılmak için Gringo'dan ayrıldı. Hemen ardından da Casey evlendi. Grup 1972 yazına kadar ayakta kalmaya çalışsa da bunu başaramadı.

İşin ilginç yanı, yapımcılığını John Hiseman'ın üstelenceği, ikinci bir albüm fikri ortada dolaşmaya başlamıştı. Ama o albüm hiç kaydedilmedi.

Albümü belli bir türe ait olarak görmek yanlış olacaktır. İçinde Folk'tan Beat müziğine, Rhtyhm & Blues'dan Jazz'a pek çok etkiyi gözlemleyebiliyorsunuz. Kim bilir, belki de albümü Art Rock olarak adlandırmak daha doğru olacaktır.

GRINGO

Annette Casey (Casey Synge) / Vokal
Henry Marsh / Vokal, Gitar, Klavye
Simon Byrne / Vokal, Davul, Klavye
John G. Perry / Vokal, Bass

GRINGO

01 - Cry the Beloved Country 5:50
02 - I'm Another Man 4:15
03 - More and More 4:40
04 - Our Time Is Our Time 5:00
05 - Gently Step Through the Stream 3:55
06 - Emma and Harry 3:55
07 - Moonstone 4:30
08 - Land of Who Knows Where 4:05
09 - Patriotic Song 5:10

6 Eylül 2022 Salı

The Savage Rose / The Savage Rose (1968)

Psychedelic Rock
'ın Avrupa'daki en önemli temsilcilerinden biri de The Savage Rose. Danimarkalı grup Flower Power'ın patladığı günlerde, özellikle Avrupa'nın gençlik açısından çalkantılı döneminde kuruluyor. Anders ve Thomas Koppel adındaki müzikal anlamda oldukça yaratıcı 2 kardeş gruba öncülük ediyor. Müzikal türleri Psychedelic Rock olsa da Jazz Rock'tan Progressive Rock'a uzanan geniş bir yelpazede, yaptıkları albümleri besliyorlar.

Ama grubun en önemli tarafı hiç kuşkusuz vokali. Annisette, gelmiş geçmiş en iyi kadın vokaller arasında gösteriliyor, hem de Janis Joplin, Inga Rumpf gibi isimlerle birlikte. Gerçekten de etkili ve insanı derinden etkileyen bir sese ve yorum tekniğine sahip. Çoğu zaman albümleri dinlerken müzikal alt yapıyı kaçırıp Annisette'in sesine odaklanmış bulabilirsiniz kendinizi.

Thomas Koppel'in grupta Klavsen çalan Ilse Marie ile evli olduğunu, sonra boşanıp Annisette ile evlendiğini de belirtelim ki blog'un magazinel yönü olduğu da ortaya çıksın. Yine küçük bir not olarak, yıllar önce ülkemizde Grup Yorum üyelerinin yargılanmaları (bilmem kaçıncı yargılanma tabi) sırasında dayanışma amacıyla gelip, bununla yetinmeyip Grup Yorum'un 1989 tarihli Cemo (ki nasıl bir sıkıntıysa artık, 2011 yılında bile Cemo 1 kez daha yargılanmıştı) albümüne 1 şarkı ile konuk oluyorlar. Stien I Bjerget isimli parça aslında Ali Baran'a ait ve Çiyayê Bilind Warê Meye ismiyle biliniyor. 

Son bir eklemek yapmazsak da olmaz. The Savage Rose bir albümünde de Nazım Hikmet'in İbrahim'in Rüyası isimli şiirini besteleyip Danca söylüyor. Direkt olmasa da dolaylı yoldan grupla bağlantımız epeyce varmış.

Dönemin verdiği coşkudan kaynaklı olacak ki bu ilk albüm The Savage Rose gerçekten de takdir edilesi 11 parça içeriyor. Başta da bahsettiğimiz gibi pek çok tür ve tarzdan esintiler hissettiren albümle ilgili sürprizi kaçırmamak adına yorum yapmıyoruz ama "Her Story'de Annisette'in vokaline dikkat edin!" demek de boynumuzun borcu.

THE SAVAGE ROSE

Alex Riel / Davul
Jens Rugsted / Elektrikli Bass
Flemming Ostermann / Gitar
Ilse Maria Koppel / Klavsen
Anisette Hansen / Vokal
Anders Koppel / Org
Thomas Koppel / Piyano

THE SAVAGE ROSE

01 - Your Sign/My Sign 3:10
02 - Open Air Shop 5:40
03 - You Be Free 1:25
04 - Oh Baby Where Have You Gone 2:10
05 - A Girl I Knew 4:40
06 - Everybody Must Know 3:56
07 - Savage Rose 2:40
08 - Her Story 4:37
09 - White Swans Marriage Clothes 2:25
10 - Sleep 1:57
11 - You'll Be Alright 3:18

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Samla Mammas Manna - Måltid (1973)

Evet gerçekten ilginç bir grup ile karşı karşıyayız. İsveçli RIO (Rock in Opposition) grubu fakat. RIO kısır bir tanım olacak grup için zira müziklerinde caz, fusion, İsveç folk müziği ve avant-garde’dı çok güzel karıştıran bir yapıları var. Resmen abuk diye tabir edebileceğimiz bir vokalleri de cabası. Grup daha sonra 1977’de Zamla Mammas Manna ismi ile yeni bir başlangıç yapacaklardır kariyerlerine. Daha sonraları ise klavyeci Hollmer ve gitarist Haapala Vom Zamla ile 1981 yılında kısa süreli bir proje gerçekleştirecektir. 20. yüzyılın sonunda ise SMM ilk kadrosu ile tekrar sahnenin tozunu alacaktır. Biz grubun bu uzun yolculuklarını 1973 yılı Maltid albümü ile anıyoruz.

İkinci stüdyo albümleri Maltid. Dundrets Frojder ile mükemmel ötesi bir giriş yapıyoruz albüme fakat sonradan ipler kopuyor. Şarkının tam ortasında vokalin “bili bili” nidalarıyla tavuk mu kovalaması dersiniz, durup dururken vokale arkadan yaklaşıp, onu avazı çıktığı kadar bağırıp korkutan tipler mi dersiniz, siz düşünün artık ne kadar arıza bir albüm bu. Vokaller Amon Düül II’nin Phallus Dei albümündeki bir kısım egzantirik vokalleri hatırlatsa da ondan çok daha başka, çok daha deli vokal kullanımı var. Zaten O Förutsedd Förlossning parçasına giriş yaptığı zaman anlayacaksınız ne demek istediğimi.

Grubun en güzel yanı da grubun ciddi bir şeyler yaratmak gibi bir kaygıları olmamasıdır sanırım. Mümkün olduğunda eğlenceli müzikler yaratmışlar, yarı sarhoş bir sesle vokal yapmışlar. Progresif müzikte sürekli ciddi bir şeyler arayan ya da duygusallığı sadece melankoli sanan insanların uzak durması gereken, mümkünse hiç bilmemesi gereken bir grup, bir albüm. Zaten asla bu grubun değerini anlayamazlar. Måltid, progresif müziği sevenleri saran sarmalayan, yerinizden kalkıp odanın ortasında tepinmenizi sağlayan bir albüm. Mutlaka edinin. bu arada link hazırda bulunuyordu rapidshare account'ımda biraz kurnazlık ettim.

Gentleoctopus'un Notu: Bu adamların müzik yapmak için yola çıktıklarından bile şüpheliyim ben. Muhtemelen zil zurna sarhoş ya da bi dünya beton oldukları bi anda ellerinin altında buldukları müzik aleti olarak kullanılabilecek ne varsa çalmaya başlayıp sonra da bunları kaydetmişler. Tahminen sabah ayıldıklarında hiçbiri bunları nasıl yaptıklarını hatırlamıyordur. Şaka bi yana pek fazla bilinmeyen ama rock müzik tarihinin enteresan taşlarından biridir SMM. Dinleyince anlarsınız neden olduğunu. Clapton is God benzetmiş ama belirtmeden de geçmemiş bambaşka olduklarını. Hakikaten öyle.. hiçbir şeye benzemiyor SMM müziği. Ha belki onlardan feyz alarak yola çıkanlara benziyordur ama bu onları bağlamaz. Adamlar kaos'un anlamını bulmuşlar sanki. Herşey varken hiçbir şeye dönüşüyor müzik. Ara ara kendinizi yumuşamış hissettiğinizde parça içinde birilerini boğazlıyorlar ve kendinize geliyorsunuz. Eksik, eksik diyoduk.. Al işte birini daha tamamladık.

Samla Mannas Manna

Coste Apetrea / Gitar, Vokal (11 hariç)
Hasse Bruniusson / Davul, Perküsyon, Arka Vokal, Cam
Lasse Hollmer / Piyano, Klavye, Vokal
Lasse Krants / Bass, Vokal
Henrik Öberg / Tumba (11)

Måltid

1 - Dundrets fröjder (10:43)
2 - Oförutsedd f¢rlossning (3:10)
3 - Den återupplivade låten (5:53)
4 - Folkvisa i morse (2:07)
5 - Syster system (2:27)
6 - Tärningen (3:33)
7 - Svackorpoängen (3:11)
8 - Minareten (8:21)
9 - Værelseds tilbud (2:26)

Bonus Parçalar
10 - Minareten II
11 - Circus apparatha
12 - Probably the probably

24 Nisan 2008 Perşembe

The Moody Blues - Days Of Future Passed (1967)

İşin aslı tüm albümlerine sahip olmakla beraber bu adamların tarzı bana hiç uygun değil. Anca yılda 1-2 defa aklıma gelirler ve oturur dinlerim. Tam olarak bu blog'un konusu olan tarzın öncülleridir Moody Blues. Hani Beatles ile başlayan British Invasion'la 70'lerde tam kıvamına gelen rock müziği arasında geçiş ayaklarından biridir diye düşünüyorum. Ama bu demek değildir ki adamlar kötüler. Aksine yaptıkları tarzın en iyileridir bunlar. Rock'n roll'dan izler taşıyan progresife doğru kayan arada kendin kaybeden bi tür. Değişikler yani. Bu albüm de üzerinde en çok çalıştıkları albümdür. Peter Knight (Michael Knight'la bi alakası yok, belirteyim) yönetimindeki London Festival Orchestra ile birlikte kaydedilmiştir. Klasik müzikle bütünleşmiş ama rock müzikten de çok uzaklaşmamıştır. Ray Thomas'ın flüt çeşitlemelerine yaslanan ama onu öne çıkarmayıp albümü bütüncül bir yapıya kavuşturan atmosfer başarıyla yaratılmıştır. Demek ki neymiş? Yaratmak tek kişinin tekelinde değilmiş. Gündoğumu ile başlayıp gece yatakta sonuçlanan zaman aralığına takılan albümde iyi kötü hemen herkesin bildiği Nights in White Satin her daim öne çıkan parçadır. Ama diğer parçalara da haksızlık etmemek lazım. Tuesday Afternoon'daki yumuşak ama hareketli tarz, The Day Begins ve Dawn: Dawn is Feeling'deki atmosfer hiç de yabana atılır gibi değil. Biz habire unutuyoruz ya yorum kısmına yazan arkadaşlar olmasa uzunca bi süre koyamazdık bu albümü. Arada yazın yani bize. Bilgiyi, duyguyu, düşünceyi, tarihi paylaşmak hoş oluyor. Bu arada kırdığımız arkadaşlar da oluyor sanırım ama bu gerçekten istediğimiz birşey değil. Eğer sözlerimiz başka anlamlara geliyor ise bu kesinlikle yüzyüze olamamadan kaynaklı bir sorundur. Buradan hiç kimseyi kırmak, kızdırmak ya da aşağılamak amaçlı bişey yapmadık, yapmıycaz. Takip edenler bilir; Saku, Cyphre, Tuff Tuff The Puff (her ne kadar bu kazma bişeyler yazmayı beceremeyen bi öküz de olsa) ve ben birbirimze bi dolu laf sokar, üçkağıt yapar, ukalalık ederiz. Bu soyu tükenenler arasındaki iletişim biçimlerinden biri işte. (lan bu kadar yazdım ama acaba kuruntu mu yapıyorum kendi kendime diye de düşünmeye başladım, abi yaz artık bişeyler de durumu anlayalım. bi hata ettiysek onu bilelim, durumu gözden geçirelim. )

THE MOODY BLUES

Graeme Edge / Davul
Justin Hayward / Gitar, Vokal
John Lodge / Bass, Akustik Gitar, Vokal
Michael Pinder / Klavye, Vokal, Mellotron
Ray Thomas / Flüt, Vokal
Peter Knight yönetiminde London Festival Orchestra

DAYS OF FUTURE PASSED

1. The Day Begins (5:49)
2. Dawn: Dawn is a Feeling (3:49)
3. Morning: Another Morning (3:40)
4. Lunch Break: Peak Hour (5:16)
5. Tuesday Afternoon (Forever Afternoon) (8:48)
6. Evening: The Sun Set: Twilight Time (6:14)
7. Night: Nights in White Satin (7:38)
8. Late Lament (1:35)

31 Mart 2008 Pazartesi

Gentle Giant - Playing The Fool (1977)

Ooofff offf! Saku'nun o muhteşem yorumundan sonra daha önce de bahsettiğimiz bu albümü tanıtmak farz oldu. Blog'u takip edenler (haahahhahaahahaaa diyorum bu noktada) bilirler Gentle Giant'i. Octopus albümünü tanıtmıştık daha önce. Hatta o tanıtım yazısında da değinmiştik bu konser kaydına ve demiştik ki "Rock müzik çevrelerinde bu albüm ilk 5'de yer alan bir konser kaydıdır ve birader Ray bu albümle dünyanın en iyi bass gitaristi olarak anılır." Dibini düşürmek isteyenlere şiddetle tavsiye ediyoruz albümü. Dünyanın bütün rock müzik severleri, dinleyin! (Bkz. Carlos Marxos) Ha bi de herifler her tür aleti çalabiliyolar ve klasik müzik eğitimi almışlar.

GENTLE GIANT

Gary Green / Elektirik Gitar, Akustik Gitar, 12 Telli Gitar, Alto Recorder, Descant Recorder, Vokal, Vurmalılar
Kerry Minnear / Klavye, Çello, Vibes, Tenor Recorder, Vokal, Vurmalılar
Derek Shulman / Vokal, Alto Sax, Descant Recorder, Bass, Vurmalılar
Ray Shulman / Bass, Violin, Akustik Gitar, Descant Recorder, Trumpet, Vokal, Vurmalılar
John Weathers / Davul, Vibes, Tambour, Vokal, Vurmalılar

PLAYING THE FOOL

1. Just The Same / Proclamation (11:13)
2. On Reflection (6:24)
3. Excerpts From Octopus (15:35)
4. Funny Ways (8:35)
5. The Runaway / Experience (9:31)
6. So Sincere (10:22)
7. Free Hand (7:40)
8. Breakdown In Brussells [a.k.a., Sweet Georgia Brown] (1:15)
9. Peel The Paint / I Lost My Head (7:35)

29 Şubat 2008 Cuma

King Crimson - In The Court Of The Crimson King (1969)

Teyy teyy teyy.. çok uzun zaman önceydi. Kabaran okyanuslar ve yutulan Atlantis'e kadar bile dayanıyor olabilir, net hatırlamıyorum. Kırık Kafa Robert Fripp ve tebaasından sevgilerle. Kurumuş topraklar üzerinde ve yapayalnız bi sorumsuzluk içindeyken başını alıp giden alabalıklara el sallıyorduk. Dönecekleri kesindi ama zamanı belirsizdi. Elimizde kalan pek bişey de yoktu. Beklemek acı verecekti ama alışkanlıklardan biriydi bu da. Dudaklardan sarkan sadece tek bir kelimeydi. Kimsenin aldırdığı yoktu olan bitene. Dimdik ayakta ama yatar vaziyetteydi dünya. Canı acıyan bişeyler vardı etrafta da umursayan çıkmıyordu. Epitaph gölgeliyordu çöllerin esintisini. Ölüme yakın bi duruşu vardı varoluşun. Ilık rüzgarlar üşütüyordu kavrulan bedenleri; I Talk To The Wind çalıyordu fonda. Birinin yürümeye başladığını hatırlıyorum. Sanki hiç dönmeyecekmiş gibiydi. Kafamda bi dolu düşünce. Korkulardan bi yastık yaptıydım kendime. Bi yerlerden müziğin sesi gelmeye başladı; 21st Century Schizoid Man. Yürüyenin gözlerindeydim o ara. Onun gördükleri benim bildiklerimdi. Bana yaklaştıkça sesler bi çocuğun ayak izlerini görüyordum kumların üstünde. Ses yükseliyordu; Moonchild. Ve sürüngenler dolaşıyordu kızgın taşların arasında. Canları acımadan hep bi yöne bakıyorlardı. Renkleri bulutlara karışıyordu, çığlık çığlığa. Ağızlarından da bi ezgi dökülüyordu; Court of the Crimson King.

KING CRIMSON

Robert Fripp / Gitar
Greg Lake / Bass guitar, lead vocals
Ian McDonald / Reeds, Woodwind, Vibes, Klavye, Mellotron, Vokal
Michael Giles / Davul, Vurmalılar, Vokal
Peter Sinfield / Sözler, sesler, enteresan şeyler...

IN THE COURT OF THE CRIMSON KING

1 - 21st Century schizoid man Mirrors (7:20)
2 - I talk to the wind (6:05)
3 - Epitaph (8:47)
a) March for no reason
b) Tomorrow and tomorrow
4 - Moonchild (12:11)
a) The dream
b) The illusion
5 - The court of the crimson king (9:22)
a) The return of the fire witch
b) The dance of the puppets

18 Eylül 2007 Salı

Gentle Giant - Octopus (1972)

Sene 1997... Bu albümü aldım, Oblomov'un tavsiyesi üzerine. O zamanlar gruptan hiç haberdar değilim. Dinlediğim gün benim için vazgeçilmezler arasına girdi ve hayatımda birçok alanda değişikliğe neden oldu. Gentleoctopus bu albümden çıktı. Akademik çevrelerde (bilen bilir, bu çevrede kimse kimseyi ciddiye almaz) bu isim nedeniyle (tabi rocker olarak tabir edebileceğimiz enteresan tiplerle) sıkı bağlantılarım oldu. Mail şifrem kırıldığında bu albüm yüzünden işi Bill Gates'e kadar götürdüm.. Bunlar ufak tefek şeyler, anlatabilecek o kadar çok hikaye var ki ancak blog yetmez buna. Merak edenlerle bir yerlerde oturur konuşuruz.

Gentle Giant, hepsi de klasik müzik eğitimi almış Canterbury ekolüne dahil elemanlardan oluşuyor. 3 kardeşin başı çektiği grupta diğer elemanlar ara ara değişse de kaliteden hiç ödün vermiyorlar uzunca bir süre. 1977'de sıçmaya başlıyorlar ama gene de fena değiller. Shulman biraderlerden Philip bu albümden hemen sonra "yok artık daha neler, böyle şaane bi albüm yapılır mı yahu!" deyip grubu bırakır ve müzik öğretmenliğine başlar. Gruptakiler buna saygı duyarlar ama boş da durmazlar. Peşpeşe "In A Glass House - 1973", "The Power and The Glory - 1974", "Freehand - 1975", "Interview - 1976" yayınlanır. Hepsi de birbirinden enteresan ve kaliteli albümlerdir. Ve Giant son noktayı "Playing The Fool (Live) - 1977" konser kaydıyla koyar. Rock müzik çevrelerinde bu albüm ilk 5'de yer alan bir konser kaydıdır ve birader Ray bu albümle dünyanın en iyi bass gitaristi olarak anılır. (Bu tarz saptamalar çok salakçadır bence, adam progressive rock yapıyo.. blues rock yapan bi bass'çı ile nasıl karşılaştırırsın ki? hani sadece en iyi progressive rock bass'çısı desek o da olmaz.. iş karışık yani. Elçiye zeval olmaz, ben söylenileni iletiyorum...) Unutmadan, en kısa zamanda Playing The Fool da yer alıcak blogda.

bu kadar laftan sonra albümle ilgili bi iki laf etmeye kalksam boş olucak hepsi. En iyisi dinleyin albümü ööle konuşalım üstüne. Ama şunu belirtmek lazım; üstteki kapak CD haline getirilmiş albüme alttaki de orijinal LP'e aittir.

GENTLE GIANT

Gary Green / Gitar, Vurmalılar
Kerry Minnear / Klavye, Vibraphone, Vurmalılar, Çello, Moog, Lead ve Backing Vokal
Derek Shulman / Lead Vokal, Alto Saksofon
Philip Shulman / Saksofon, Trumpet, Mellophone, Lead ve Backing Vokal
Raymond Shulman / Bass Gitar, Keman, Gitar, Vurmalılar, Vokal
John Weathers / Davul, Vurmalılar, Xylophone

OCTOPUS

1. The Advent Of Panurge (4:45)
2. Raconteur Troubadour (4:03)
3. A Cry For Everyone (4:06)
4. Knots (4:11)
5. The Boys In The Band (4:34)
6. Dog's Life (3:13)
7. Think Of Me With Kindness (3:31)
8. River (5:52)


11 Temmuz 2007 Çarşamba

Pavlov's Dog - Pampered Menial (1974)

Bu Albüm Pavlov’s Dog’un ilk albümü olmakla birlikte en iyi albümü olma özelliğini de taşımaktadır. David Surkamp’ın etkileyici ses rengi ve vokali başka bir yerde bulamayacağınız lezzettedir. Rush’dan Jethro Tull’a uzanan geniş bir yelpazede gezinen albümün hemen her parçası kişiselleştirebileceğiniz ve hayat boyu aklınızda taşıyacağınız bir yol arkadaşına dönüşmektedir.

13 Yıl Sonra Ekleme: Sanılanın aksine İngiliz değil de Amerikalı olan Pavlov's Dog St.Louis, Missouri çıkışlıdır. Kökeni, High On A Small Hill adlı yerel bir cover grubuna dayanır. Surkamp'ın liderliğinde progressive bir albüm çalışması için bir araya gelen elemanlar Surkamp'ın vokal tekniğinin öne çıktığı bu ilk albümde iyi bir kalite yakaladıklarının farkına varırlar. Surkamp, Safron, Carver ve Scorfina tarafından yazılan parçaların hemen hepsi birbirinden farklı ve hepsi de ayrı ayrı hit sayılabilecek niteliktedir.

Progressive içerisine karışmış psychedelic ve blues etkileri, kimi zaman melodik kimi zaman ritmik hale gelen parçalarda kendini gösterir. Açılış parçası Julia vokal tekniği ve sözleri açısından kendi başına küçük bir baş yapıt sayılabilir. Gerçi şarkı listesine şöyle bir göz gezdirince hemen hemen tüm parçaların benzer bir özelliğe sahip olduğunu çekinmeden söyleyebiliriz.
 

PAVLOV'S DOG

David Surkamp - Lead Vokal, Gitar
David Hamilton - Keyboards
Doug Rayburn - Mellotron, Flüt
Mike Safron – Vurmalılar
Rick Stockton - Bass gitar
Siegfried Carver - Violin, Vitar, Viola
Steve Scorfina - Lead Gitar


PAMPERED MENIAL

01 - Julia 3:12
02 - Late November 3:13
03 - Song Dance 5:01
04 - Fast Gun 3:04
05 - Natchez Trace 3:43
06 - Theme From Subway Sue 4:25
07 - Episode 4:08
08 - Preludin 1:37
09 - Of Once and Future Kings 5:32